Ankara 42’nci Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP'nin 38’inci Olağan Kurultayı'ndaki usulsüzlük iddialarına ilişkin açılan davada önemli bir karar verdi. Mahkeme, davacıların bir kısmının parti üyeliğinden çıkarılması ve yeni kongrelerin yapılması nedeniyle davanın konusuz kaldığına hükmetti.
CHP Kurultayı İptal Davasında Red Kararı
Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegeler tarafından açılan kurultay iptal davası, Ankara 42’nci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görüldü. Dava, CHP'nin 38’inci Olağan Kurultayı'ndaki usulsüzlük iddiaları üzerine açılmıştı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştı.
Mahkeme, Lütfü Savaş'ın, CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun 3 Ekim 2024 tarihli kararıyla kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiğini ve Yüksek Disiplin Kurulu’nun 11 Aralık 2024’te kesin ihraç kararı verdiğini belirtti. Bu nedenle, Savaş'ın dava açma ehliyetinin bulunmadığına karar verildi.
Benzer şekilde, davacılardan Yılmaz Özkanat’ın da 10 Mart 2025’te Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiği ve 14 Mayıs 2025’te partiden ihraç edildiği tespit edildi. Mahkeme, her iki ismin davalarını "aktif husumet ehliyeti yokluğu" gerekçesiyle reddetti.
Yeni Kongreler ve Kurultaylar Davayı Konusuz Bıraktı
Mahkeme, CHP'nin 4-5 Kasım 2023 tarihli 38’inci Olağan Kurultayı, 8 Ekim 2023 tarihli İstanbul İl Kongresi ve 6 Nisan 2025 tarihli 21’inci Olağanüstü Kurultayı’na ilişkin iptal taleplerini değerlendirdi. Kararda, CHP’nin Siyasi Partiler Kanunu kapsamında YSK denetiminde yeni kongre ve kurultaylar düzenlediği vurgulandı.
Ayrıca, seçimlerin ilçe seçim kurullarınca onaylandığı ve sonuçların tasdik edildiği belirtildi. Mahkeme, bu nedenle "iptali talep edilen kurultay ve kongrelerin üzerinden yeni seçimler yapıldığı" gerekçesiyle davanın konusuz kaldığına hükmetti ve "davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verdi.
Mahkemeden "İrade Fesadı" Değerlendirmesi
Davacılar, kurultayda bazı delegelere menfaat sağlanarak oylarının yönlendirildiğini iddia etmişti. Mahkeme ise, Türk Borçlar Kanunu’nun 30-39’uncu maddelerinde yer alan “irade fesadı” hükümlerine atıf yaparak, bu durumda “aldatma” halinin değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarında yürütülen soruşturma dosyalarındaki tanık beyanlarını inceleyen mahkeme, bazı delegelerin menfaat temin ettiklerine ilişkin ifadeler bulunduğunu ancak bunun “oy karşılığı pazarlık” anlamına geldiğini, dolayısıyla “iradelerinin fesada uğradığından” söz edilemeyeceğini belirtti.
Kaynak: BHA
Yorumlar (0)